Türklerin topluluk psikolojisi nasıl analiz edilir?
Açıklama
"Türklerin topluluk psikolojisi nasıl analiz edilir?"
Prof. Dr. Erol Göka
Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Konu
"Türklerin topluluk psikolojisi nasıl analiz edilir?"
Her birimiz ayrı ayrı, tıpkı parmak izimiz gibi birbirimizden bambaşka psikolojik özelliklere sahibiz. Böyle yaşayıp giderken ilk anda “Türkler” gibi çok büyük bir topluluğun psikolojisinden bahsetmek, tuhaf gelebilir. Ama insan yalnızca bireysel değil bir grup-varlık aynı zamanda. Bir topluluğun, bir dilin, bir kültürün içine doğuyoruz, başka insanlarla aynı çocuk yetiştirilme pratiklerinden geçiyoruz. Tüm bunlar biz de birbirimizle, ortak bir davranış ve zihniyet yapısı oluşturuyor. Ne yaparsak yapalım bu topluluk psikolojisinin çerçevesinin dışında davranamıyoruz. Ben bugün insanlarımızı niteleyen ortak davranış ve düşünce biçimlerinin neler olduğunu saptamaya çalıştım ve bunların geçmişe doğru izini sürdüm. Gördüklerim enteresandı. Elbette dünyadaki her şey gibi toplumlar da değişiyor. Bu değişimin en yavaş işleyen yanını psikolojilerimizdeki değişim oluşturuyor. Bu anlamda Anadolu’da yaşayan bir Türk 1500 yıl önce Gök-Türk döneminde yaşayan birisine benzer davranışlar ve düşünceler gösterebiliyor. Türkler, hala çağlar boyu, daha düne kadar göçebe bir hayat sürmüş olmanın psikolojisiyle hareket ediyorlar. hala tam kentli olamadık, büyük kentlerimizde bile oradan oraya göçüp duruyoruz. Dilimizi “mal canın yongasıdır” gibi hayvancı özelliklerimizden kaynaklanan deyimler dolduruyor. Evlerimizi bile çadır hayatı yaşıyormuşçasına döşüyoruz. Yazıyla, kitapla asla dost değiliz hem çocukları okumuş adam olsun istiyoruz hem de yazıdan, kitaptan hoşlanmıyoruz. Türk’üz türkü çağırıyoruz, herkesle muhabbet etmek istiyoruz. Gösterişe ve şatafata çok düşkünüz, diğer insanlarla ve eşyalarla ilişkilerinde bu merakımız çok belirleyici. Gösteriş ve şatafata düşkünlüğümüz nedeniyle her alanda inanılmaz israf manzaraları sergiliyoruz. Otoriteyle de ilişkimiz ikircimli, hem itaatkar bir topluluğuz hem de karşı-çıkmak için fırsat kolluyoruz. Türkler, sanılanın aksine asla ırkçı ve dinsel fanatik değiller. Diğer topluluklara, dinlere hem çok kolay uyum sağlıyorlar hem de enteresan bir biçimde kendilerini dünyanın efendisi gibi görüyorlar. Kadın-erkek ilişkilerinde dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen kendine tutumlar sergiliyoruz hem kadınlara çok değer veriyoruz hem de adeta maçoluğu destekleyen bir kültürel alt-yapıya sahibiz. Mafiyöz oluşumlara çanak tutan segmenter toplumsal yapımız, savaşçı ruh halimizle birleşince ortaya pek güzel olmayan toplum manzaraları çıkabiliyor. Soy-sop davası almış yürümüş, sevmediğimiz insanlara “soysuz” diye küfrediyoruz. Batının teknolojisini neredeyse onlardan da hızlı benimsiyoruz ama bir türlü modern, hukuk ilkelerine göre hareket eden bir yaşama tarzı kuramıyoruz; her yerden mafya fışkırıyor, hemşericilik, iltimas, adam kayırma büyük dertlerimiz. Düşünceye, düşünce adamına önem vermiyoruz. Dinle biraz daha yakından ve fazlaca ilgilenenlerimize sanki onlar birer şamanmış gibi davranıyoruz. Dini tutumlarımızın çoğunu İslam değil Eski Türk Dini belirliyor, yatırlara bez bağlamaktan tutun da piknik merakımıza kadar her yerde eski dinden emareler var. Bunları ve daha fazlasını "Türklerin topluluk psikolojisi nasıl analiz edilir?" konferansında duyacak ve konuya nasıl bir teorik çerçevede yaklaşılabileceğini tartışacaksınız.
Biyografi
Prof. Dr. Erol Göka
1959 yılında Denizli'de doğdu. Ortaöğrenimini “parasız yatılı” olarak Aydın’da tamamladı. 1983’te "Tıp Doktoru", 1989 yılında “Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı”, İzmir'de tamamladığı askerlik görevinin ardından 1992 yılında “Doçent" olmaya hak kazandı. 1998’de Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi oldu. 2010 yılı başında Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilimdalı’na “Profesör” olarak atandı. Prof. Dr. Erol Göka Ağustos 2014'e kadar Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Psikiyatri Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu olarak görevlendirildi. Çok sayıda psikiyatri uzmanı ve doçenti yetiştirmiş; onlarca aile hekimi ve nöroloji uzmanının yetişmesine katkıda bulunmuş olan Erol Göka, ülkemizde psikiyatrik hizmetlerin çağdaş biçimlerde örgütlenebilmesi çalışmalarına etkin olarak katılmaktadır. Psikiyatrinin birçok alanında yapılan bilimsel çalışmalarda yer almasına rağmen ilgisi, daha çok psikiyatrinin sosyal bilimlerle ve felsefe ile kesişim noktalarında yoğunlaşmıştır. İnsanın dinamik özelliklerine ve grup-varlığına olan ilgisi onu psikodinamik yönelimli klinik uygulamalara ve grup psikoterapilerine yöneltmiştir. Bu nedenle bilimsel çalışmaları ve klinik deneyimleri daha çok bu alanlardadır. Psikiyatrinin sosyal bilimlerle ve felsefeyle olan kesişim noktalarıyla ve psikoterapilerle ilgili çok sayıda toplantıda konuşmacı ve özel davetli konferansçı olmuş; birçok kongrede özellikle “psikiyatrik görüşme” alanında kurs yöneticiliği yapmıştır. 1991 yılında altı yıl süren bir eğitim faaliyetini tamamlayarak Uberlingen Moreno Enstitüsü'nün onayladığı "Psikodrama Asistanı" belgesini almaya hak kazanmış, "Psikodrama Terapisti" olmak için gerekli olan teorik ve uygulamaya dönük çalışmaları yerine getirmiştir. Türkiye Günlüğü dergisinin yayın; birçok tıp ve beşeri bilimler alanındaki derginin danışma kurullarında bulunmaktadır. Çok sayıda bilimsel çalışmanın içinde yer almış, bilimsel makale üretmiştir. Psikiyatri alanındaki çalışmalarını “Psikiyatri ve Felsefe”, Felsefe ile Psikiyatri” ve “Hayatın İçinde Psikiyatri” kitaplarında toplamıştır. “Hayata ve Aşka”, eşi psikiyatri uzmanı Sema Göka ile birlikte yazdığı “Kadınlar, Erkekler, Aşıklar”, ölüm ve matem konularındaki çalışmalarını içeren “Hoşçakal”, günümüzde ahlak psikolojisi ve felsefesi temalarını ele alan "Aşk Her Şeyi Affederse", Dr. Murat Beyazyüz ile birlikte yazdığı "Geçimsizler: Kişilikleri Tanıma ve Geçinmeyi Kolaylaştırma Kitabı" ve “Gerçek İnsanın Yüzünde Yazar mı?” psikiyatriden insana, ilişkilerine ve topluma bakmaya çalışmaktadır. Son dönemlerde çalışmaları, büyük grupların davranışlarının dinamiklerine ve tarihsel kökenine yönelmiş ve bu çabasının ürünü olarak “İnsan Kısım Kısım: Topluluklar, Zihniyetler, Kimlikler” ve büyük grup davranışı ile ahlak ve siyaset felsefelerinin etkisiyle ortaya çıkan denemelerini içeren “Türkiye Vardır”, “Psikoloji ve Siyaset Arasında” adlı kitapları yayınlanmıştır. Uzun zamandan beri Tarihsel Psikoloji alanında, Türklerin tarih boyunca değişmeyen tutumlarını anlamaya yönelik çabaları, “Türk Grup Davranışı” adı altında 2006 yılı başında kitaplaştırılmış, bunu “Türklerin Psikolojisi” (2008) ve “Türklerde Liderlik ve Fanatizm” (2009), “Türk’ün Göçebe Ruhu” (2010) kitapları izlemiştir. Birçok özgün görüş barındıran bu çalışmalar büyük bir ilgiyle karşılanmış ve çok verimli tartışmalara neden olmuştur ve olmaktadır. Prof. Dr. Erol Göka toplum psikolojisiyle ilgili bir otorite olarak tanınması nedeniyle görsel ve yazılı medyada gerek sunucu gerek konuşmacı olarak defalarca yer almış; üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve resmi kurumlarca toplantılara davet edilmiştir. “Türk Grup Davranışı” kitabı ile Türkiye Yazarlar Birliği 2006 yılı “Yılın Fikir Adamı Ödülü”ne layık görülen Erol Göka’ya 2008 yılında, Türk Ocakları tarafından “ilmi çalışmalarıyla Türk milletinin ufkunu açan eserler ortaya koyması” dolayısıyla, “Ziya Gökalp/ Türk Ocakları İlim ve Teşvik Armağanı” verilmiştir.